25 Kasım 2012 Pazar

Excision, 2012


EXCISION
2012



Yöneten: Richard Bates Jr.
Tür: Korku, Dram, Psikolojik
Ülke: ABD
Süre: 81 dk
Imdb: 6.0    Sinemalar: 7.7
Oyuncular: Annalynne Mccord, Traci Lords, Matthew Gray Gubler, Jeremy Sumpter, Malcolm McDowell



Life sucks, when you are seventeen.

  Benim için korku filmi dediğin paranormal aktivitelerin olduğu filmler değil, bunu söylemiştim. Ben daha çok psikopat insanlar, seri katiller, kanlı ritüeller canlandırıyorum kafamda bir korku filmi dendiğinde. Jean-Christophe Grange'in kitapları ile büyüdüğümden olsa gerek. Her filmin başında bunu belirtiyorum çünkü korku filmler bu yönden ikiye ayrılmak zorunda. Paranormal olanlar, Kanlı olanlar. Ve ikisini seven kitle farklıdır. Bu film, korku filminde kan sevenlerin izleyeceği türde bir film.

  Problemli ve hayal dünyasında yaşayan Pauline, okuldaki ilgisizliği, dikkat dağınıklığı, ergenlik problemlerine inat kız kardeşinin akciğer rahatsızlığı yüzünden yavaş yavaş öldüğünü bildiğinden tıp okumanın hayalini kurmaktadır. Annesi korumacı ve kurallarına düşkün bir kadın olduğundan ergenlik dönemindeki kızı ile hiç anlaşamamakta, genç kız babasının da annesine sürekli arka çıkması ile yalnız kalmaktadır. Kendi isteği psikoloğa gitmek de olsa aile bunu maddi sebeplerle geciktirirler. Ancak ileride bunun için çok pişman olacaklardır.

  Film boyunca bazen Pauline'den nefret edecek bazen onu sevecek ama çoğu zaman ona acıyacaksınız. O sadist rüyalar ile nasıl yaşar bir insan, bilmiyorum. Çok iyi bir psikanalizi barındıran filmde yönetmenin başarısını göz ardı etmemek lazım. Pauline'in Tanrı ile ilişkisi, duaları çok güzel çekilmişti bana kalırsa. Kardeşi Grace çok arka planda bir karakter olmasına rağmen hastalığı ve öleceğini bilmesine rağmen gelecek hayalleri kurması çok duygulandırıcıydı. Ve otoriter annemizin rolüne biçilmiş kaftandı. (Son bir itiraf, Jeremy Sumpter'ı Peter Pan filminden sonra ilk defa burada gördüm ve evet, hala çok yakışıklı. Ehe.) 

  Bu gece için korkmak isteyenlere önerim Excision. İyi seyirler film severler.


İzlemek isteyenler buradan ulaşabilirler.

Turist, 2010

THE TOURIST
Turist
2010



Yöneten: Florian Henckel von Donnersmarck
Tür: Macera, Aksiyon, Romantik, Gerilim
Ülke: ABD, Fransa
Süre: 103 dk
Imdb: 5.9     Sinemalar: 7.6
Oyuncular: Johnny Depp, Angelina Jolie



Mükemmel gezi; Mükemmel tuzak.




  Yaşadığı kalp kırıklıklarını ve üzüntülerini geride bırakmak için İtalya'yı gezmeye giden Frank ( Johnny Depp) trende eşsiz güzellikteki bir kadınla tanışma fırsatı bulur. Onu ilk bakışta etkileyen Elise (Angelina Jolie) ile arasında bir şeyler olmaya başlar. Venice'in mükemmel manzaraları çevresinde başlayan bu ilişkide gerçeklere inanmak pek tercih meselesi değildir. Tanışmalarının bile planlı olduğunu öğrendiğinde Frank, kendisini nasıl bir oyunun ve entrikaların içinde bulduğuna kendisi bile inanamaz.
  Büyük bir aksiyon filmi değil de bir macera filmi beklemekle beraber bu film size keyifli bir iki saat sunacaktır. Kaliteli bir konusu, mükemmel oyuncularının yanı sıra çekildiği şehri de göz önünde bulundurursak, bu film bir harika.


  İlk tavsiyem aslında; her filmde beklentinizi orta düzeyde tutmaya dikkat etmelisiniz. Yüksek olursa hayal kırıklıklarına ortam hazırlayacak, düşük olursa da kötü olacağına dair ön yargı oluşturma olasılığınız olacaktır. Baş rollerimiz çok kaliteli, oyunculuklar da öyle ancak bu iki güzel ismin büyüsüne kapılıp beklentiyi aşırı tutanlar Turist filmini hayal kırıklığı ile bitirmişlerdir. Imdb puanını bu kadar düşüren de bu bahsettiğim kişiler eminim ki. :) Aynı hatalara düşmemenizi dilerim. İyi seyirler film severler.


F: -Akşam yemeğine gitmek ister misin?
E: -Kadınlar, kendilerine soru sorulmasından hoşlanmazlar.
F: -Akşam yemeğinde bana katıl.
E: -Fazla iddialı!
F: -Akşam yemeğine gidiyorum. Canın isterse Gelirsin.
E: - :)


İzlemek isteyenler buradan ulaşabilirler.

17 Kasım 2012 Cumartesi

Truman Show, 1998

THE TRUMAN SHOW
1998




Yöneten: Peter Weir
Tür: Dram, Komedi, Bilim-Kurgu
Ülke: ABD
Süre: 103 dk
Imdb: 8.0     Sinemalar: 9.1
Oyuncular: Jim Carrey, Paul Giamatti, Ed Harris, Laura Linney, Natascha McElhone, Peter Krause





On The Air. Unaware.



Büyük bir çoğunluk biliyordur belki fakat bu blog filmlere adandı ise eğer bu film de bir klasik olarak burada durmalı, izlemeyenlere ulaştırılmalı diye düşünüyorum. Konusunu kısacık bir paragraf içerisinde anlatacağım fakat bu paragraf bile ilginizi büyük ölçüde çekmeye yetecek.


Truman Burbank, güzel bir evi, güzel bir eşi ve güzel bir işi olan sıradan bir adamdır. Bir adada yaşamaktadır.  Hayatında yaşadığı en acı olay, babasını denizde kaybetmesidir ve o zamandan sonra da deniz yolu ile bir yere gitmeyi aklından geçirmemiştir. Ancak bir gün, öldüğünü düşündüğü babası ile sokakta karşılaştığında sır perdesi aralanır. Bu en az bizler kadar sıradan olan adamın hayatı, milyonların seyrettiği bir televizyon show'udur ve ailesi, arkadaşları oyunculardan, yaşadığı ev, mahalle hatta ada bir dekordan ibarettir. Hayatı başlı başına sahte olan Truman ise bundan bu zamana kadar hiç haberdar olmamıştır.



Şimdi bir tepki olarak söylemem gerektiğinden fazlasını söylediğimi düşünebilirsiniz,söylemedim. Filmi seyrederken bu sahnelere teker teker şaşıracak, hayrete düşecek, kendinizi Truman'ın yerine koyup ne yapardım diye hayallere dalacaksınız. Kuşkusuz. Bunları anlattım çünkü asıl dikkatinizi çekmesini istediğim nokta burası değil. Yazarımız Andrew Niccol ve yetenekli yönetmenimiz Peter Weir bu filmi sadece gişe amaçlı çekmemişler. Her birimizin, yaşadığımız hayatların, oturduğumuz evlerin, selamlaştığımız insanların, kullandığımız eşyaların sahteliğini gözler önüne seriyor ve yaşadığımızı 'sandığımız' hayatımızı Truman (True-Man manidarlığına dikkat) adında  bir adamın gözünden bizlere sunuyor. Televizyonun hayatımızı nasıl etkilediği, etkileyebileceğine de büyük ölçüde değinen bu filmde herkes hayatının baş rolünü oynuyor fakat önemli olan her zaman ne kadar reyting aldığınız oluyor. Truman'ı yüksek düzey bir yetkili değil de böylesine halktan biri yapmalarının sebebi muhtemelen kendimizi onun yerine daha rahatça koyup mesajları daha kolay sindirebilmemiz olsa gerek. Kendi sınırlarımızı aşmadığımız sürece asla yan bir rol olmaktan kurtulamayacağımız mesajını ise gözümüzün içine kadar sokuyor. Sindire sindire izlemeniz dileği ile, iyi seyirler film severler.

"Dünyanın gerçekliğini bize sunulan haliyle kabul ederiz."


İzlemek isteyenler buradan ulaşabilirler.

16 Kasım 2012 Cuma

23 Numara, 2007

THE NUMBER 23
23 Numara
2007


Yöneten: Joel Schumacher
Tür: Gizem, Psikoloji, Dram, Gerilim
Ülke: ABD, Arjantin
Süre: 101 dk
Imdb: 6.2    Sinemalar: 8.7
Oyuncular: Jim Carrey, Logan Lerman, Rhona Mitra, Lynn Collins, Virginia Madsen



Önce aklını ele geçirir... daha sonra hayatını!




  Karısının doğum günü hediyesi olarak aldığı bir cinayet romanını kendi hayatını anlattığı düşüncesi ile takıntı haline getiren Walter Sparrow, kitabın konu alığı 23 numarayı hayatının her yerinde bulmaya başlar.Kitapta anlatılan korkunç cinayetteki dalgın dedektif Fingerling ona geçmişinden bazı anıları hatırlatmaktadır. Ergenlik çağındaki oğlu ve eşi onun bu takıntısı ile ne yapacaklarını bilemezler.
  Walter en sonunda 23 sayısının gizemini ve romanın hayatı ile benzerliğini çözebilmek için olayların yaşandığı otelin 23 numaralı odasına yerleşir. Tekrar huzura kavuşması içinse 23 sayısının gizemini çözmesi gerekmektedir.

  Jim Carrey benim ve bir çoklarımız için komedinin babası konumunda. Onu böyle bir rolde hayal bile edemezdim. Gerçi Eternal Sunshine of the Spotless Mind (üşenmedim) filminde de aynı şeyi söylemiştim. Ama bu hem dram hem de gerilim, gizem içeren bir film olduğu için biraz daha uzaktı komediden. Ama adam nasıl yapmışsa, bunu da çok iyi bir şekilde altından kalkmış.
  Filmin konusunu tam olarak aktaramıyorum, ya da şöyle söyleyeyim asıl söylenmesi gerekeni izlerkenki heyecanınızı elinizden almamak için söylemiyorum ama film bittikten sonra bizim de kapı numarası 23, doğum günümün ayıyla gününü toplarsam 23, onun yaşıyla benim yaşım 23 diye triplere girmeniz muhtemel bir duygu hali. Bu da filmin ne kadar harika olduğunun kanıtı oluyor. Gizem filmlerini sevdiğimi söylemiştim. Biraz daha böyle filmler paylaşırsam sanırım hepimiz psikolojisi bozuk film severler olacağız. Komedi ile devam ederim diye söz verip iyi seyirler diliyorum film severler.


İzlemek isteyenler buradan ulaşabilirler:

13 Kasım 2012 Salı

Şimdi ya da Asla, 2007

THE BUCKET LIST
Şimdi ya da Asla
2007


Yöneten: Rob Reiner
Tür: Macera, Dram, Komedi
Ülke: ABD
Süre: 97 dk
Imdb: 7.4    Sinemalar: 8.9
Oyuncular: Morgan Freeman, Jack Nicholson



O gözlerini kapattığında, kalbi sonuna kadar açıktı.




  Biri büyük bir şirketin sahibi milyoner, diğeri araba tamircisi bir işçi olan iki adam kanser sebebiyle hastaneye yatırılır ve aynı odaya denk düşerler. Carter Chambers (Morgan Freeman), odasına gelen bu şımarık adamdan hiç haz etmese de zamanla dert ortaklıkları onları yakın birer dost haline getirir.
Eskiden aldığı felsefe dersindeki hocasının önerisini hatırlayan Carter, ölmeden önce yapacağı şeyleri listelemeye başlar. Jack onun elinden alıp listeye daha heyecanlı şeyler de ekler ve uzun bir listeleri olur.
Bir sene ömürleri kalan bu iki adam listelerindeki tüm ögeleri tamamlamak için yola koyulurlar ve hayallerini gerçekleştirmek için onlara bir şans verirler.

  Bu filmi bitirip kapattığınız anda aklınızdan geçenler "Şunu yapmam lazım, aslında bunu da, onu görmek de lazım, bu da yapılmalı.... bana da bir liste lazım!"olacaktır. Muhtemelen liste yapmayacaksınız, muhtemelen yapsanız da gerçekleştirmeye imkanınız olmayacak hayalleriniz aklınıza gelecek fakat size bu listeden öte bir şeyi hatırlatacak: Ne zaman öleceğinizi bilemezsiniz! Hayallerinizi maliyeti yüksek olanlarla sınırlandırmayın, küs olduğunuz biriyle barışmak, bir kırgınlığı tatlıya bağlamak, henüz tatmadığınız bir yemeği tatmak, bir insanı gülümsetmek, bir hayvanı beslemek gibi belki henüz tatmadığınız ufak mutlulukları deneyin. Eminim hepimizin yapacağı daha çok şey var. İyi seyirler film severler.



İzlemek isteyenler buradan ulaşabilirler.

11 Kasım 2012 Pazar

P2, 2007

P2
2007



Yöneten: Franck Khalfoun
Tür: Gerilim, Psikoloji
Ülke: ABD
Süre: 98 dk
Imdb: 5.8     Sinemalar: 7.7
Oyuncular: Rachel Nichols, Wes Bentley, Grace Lynn Kung, Stephanie Moore



Yalnız olmaktan daha korkutucu olanı yalnız olmadığını bilmektir.



  Angela, tam da noel arifesinde üzerine yıkılan işler yüzünden geç saatlere kadar çalışmak zorunda kalır. Evine geç kalmış olduğundan alelacele eşyalarını toplayıp otoparka iner ve orada kendisi gibi çalışan tek görevliden arabasını getirmesini rica eder.
  Talihsizlikler Angela'nın peşini bırakmaz, arabası bozulmuş çıkar ve gizemli park elemanı ona arabayı tamir etme konusunda yardım etmeyi teklif eder. Saatler birbirini kovalamaktadır ve  Angela artık adamın davranışlarından rahatsız olmaya başlamıştır.
  Yanında durduğu adamın nasıl bir psikopat olduğunu bilmeyen bir kadının, bir kaç saat sonra hayatta kalmak için büyük bir savaş vereceğini ise bilmesi, imkansızdır.

  İzlerken keyif aldığım gerilim filmlerini paylaşmayı ayrıca seviyorum. P2'de kurban psikolojisinin içine girmeniz  çok kolay. Herkesin başına gelebilecek bir iş gecikmesi, otoparkta yabancı biri ile yalnız kalmanın gerginliği ve Noel'de taksi şoförlerinden polislere kadar herkese ulaşmanın zorluğu... Ne şanssız bir kadın. Gerilim filmlerinde psikopat katil makbuldür aksi takdirde film sıkıcı olur. P2'deki yalnızlıktan kafayı yemiş katilimiz oldukça iyiydi bana göre. Bugün bir kedi fare kovalaması izleyeyim, ne izleyeyim, ne izleyeyim diye düşüncelerde iseniz size P2'yi öneriyorum, iyi gerilmeler film severler.





İzlemek isteyenler buradan ulaşabilirler.

Cinayet Gecesi, 2007

FRACTURE
Cinayet Gecesi
2007


Yöneten: Gregory Hoblit
Tür: Dram, Gizem, Suç, Gerilim
Ülke: ABD, Almanya
Süre: 113 dk
Imdb: 7.1     Sinemalar: 8.4
Oyuncular: Anthony Hopkins, Ryan Gosling, Billy Burke, Rosamund Pike, Cliff Curtis, Bob Gunton, David Strathairn, Embeth Davidtz



Eğer yeteri kadar yakından bakarsanız, herkesin bir zayıf noktası vardır.
-Thomas


  Thomas Crawford zengin bir uçak mühendisidir. Tuttuğu özel dedektif sayesinde karısının kendisini bir adamla aldattığını öğenen Thomas, o gün içerisinde gidip bunu gözleriyle görür ve ardından gece eve gelen karısını kafasından vurur. Polisleri arayıp olay yerine kendisi çağıran Thomas'ın zekası bu noktadan itibaren, ne olduğu tamamen açık olan cinayeti bir çıkmaza sokacaktır.
  Eve giren FBI ajanı Rob Nunally kurbanı gördüğünde büyük bir şoka uğrar. Yerde yatan kadın sevgilisi Jennifer'dır. Soyadını, adresini belki de gerçek adını bile bilmediği sevgilisi, kocası tarafından öldürülmüştür. Bu sahneden büyük keyif alan Thomas sözlü itirafta da bulunur.
  Bu kadar kanıt içerisinde, davaya getirilen ünlü avukat Willy Beachum ve ekibi,cinayet silahını bulamadığında işler karışır. Aldatılan bir eşin zekasının labirentleri arasında Willy, işini kaybetmeye kadar her şeyi göze almıştır.

  Size bir çok film önerdim ama bu filmi izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Anthony Hophins, Ryan Gosling, Rosamund Pike... Hep tanıdık yüzler, tanıdık isimler. Mükemmel bir performans. Ara ara Hopkins'in Hannibal Lecter (Kuzuların Sessizliği) karakterinden kopamadığını bile düşündüm. Böylesine en ufak detayına kadar düşünülmüş, her şeyin göz önünde olduğu ancak hiç bir şeyin görülemediği bir cinayet filmi insana gerçekten heyecan veriyor. Polisiyeye gizem katılınca her zaman daha zevkli bir hal almıştır zaten. Eğer bugünü psikopat kocalara, kazanma hırsı olan avukatlara ayırmak isterseniz buyurun. İyi seyirler film severler.


İzlemek istenler buradan ulaşabilirler.

5 Kasım 2012 Pazartesi

Bir Geyşa'nın Anıları, 2005


MEMOIRS OF A GEISHA
Bir Geyşa'nın Anıları
2005



Yöneten: Rob Marshall
Tür: Tarih, Romantik, Dram
Ülke: ABD
Süre: 145 dk
Imdb: 7.1     Sinemalar: 8.8
Oyuncular: Ken Watanabe, Ziyi Zhang, Michelle Yeoh, Gong Li, Paul Adelstein, Li Gong



Water is powerful. It can wash away earth, put out fire, and even destroy iron. 
-Mameha



 Yıl 1929'da bir balıkçı kasabasında yaşayan Chio adında bir kız çocuğu ve kendisinden ancak bir-iki yaş büyük kız kardeşi, annelerinin hastalığı ve savaşın doğurduğu ekonomik sorunlar sebebiyle kendilerine yedirecek ekmek bulamayan babalarının verdiği zor bir karar ile bir Geyşa evine götürülürler. Chio'nın evinin sahibesi sadece onu seçip, ablasını farklı bir eve yollattığı zaman küçük kızın acısı ikiye katlanır. Artık tek evi bu yabancı olduğu ev, tek ailesi ise burada yaşayanlar olur. Ev sahibi ve Hatsumomo adındaki en gözde Geyşa küçük kızı köle gibi kullanmaktadır ve kötü davranmaktadır.
  Memaha adındaki tanınan ve saygı duyulan bir Geyşa'nın yardımı ile Chio, büyüdüğünde Sayuri adında profesyonel bir Geyşa haline gelir. Müşterilerini memnun etme konusunda ustalaşan Sayuri,  zamanının en güçlü erkeklerini cezbeder. Ancak sahip olamayacağı tek adama olan gizli aşkını bir türlü aklından çıkaramamaktadır.

  Tarihte en çok merak ettiğim topluluklardan biriydi Geyşa'lar ve gecenin bir köründe açıp seyrettim bu filmi. Büyük beklentiler ile açmamanız ilk tavsiyem olsun. Merakınız doğrultusunda izlediğinizde, Geyşa'ların yaşantısı, yaptıkları, yapmadıkları, gelenekleri, kuralları gibi bir çok şeyi içerisinde bulmabilmenizin yanı sıra size küçük ve masum bir kızın küçüklüğünde kendisine ufak bir iyilik yapan birinin ardından ona duyduğu sempati sayesinde ömrünü ona layık olabilecek bir kadın olmaya adamasını seyredeceksiniz. İyi seyirler film severler.


İzlemek isteyenler buradan ulaşabilirler.